Allah Teâlâ, kullarına kitaplar indirdi. Anlaşmazlığa düşünce, bu kitaplara bakarak Rablerinin buyruğunu öğrenmelerini ve aralarındaki uyuşmazlığı gidermelerini istedi.[1]
Her devirde, o günün ihtiyaçlarına cevap verecek kitaplar gönderdi.[2]
Hz. Nuh’a, ondan sonraki peygamberlere, Hz. İbrâhim’e, İsmâil’e, İshâk’a, Ya’kub’a ve onun soyuna, Îsâ’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârun’a ve Süleyman’a emirlerini bildirdi.[3]
Son olarak bizim peygamberimize Kur'ân-ı Kerîm’i indirdi; ümmetinin hem Kur’an’a hem daha önce gönderilen kitaplara inanmasını emretti.[4]
Ve şöyle dememizi istedi:
"Biz Allah'a iman ettik.
Bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâil'e, İshâk'a, Ya'kub'a ve onların soyundan gelenlere indirilene, Mûsâ'ya, Îsâ'ya ve bütün peygamberlere Rablerinden verilene de iman ettik.”[5]
Allah Teâlâ, bu kitaplarda kullarına kendi yolunu gösterdi ve “Sizi Allah'ın yolundan ayıracak başka yollara gitmeyiniz” buyurdu.[6]
Doğru yoldan ayrılanların yanıldığını ve bunun kendilerine bir şey kazandırmadığını söyledi.[7]
Allah’ın gönderdiği kitabı inkâr eden, âhiret hayatını kabul etmeyen kimselerin dünyada yaptıkları iyiliklerin de boşa gittiğini ve onların cehennem azabını hak ettiğini bildirdi.[8]
İbrâhim’in Sahîfesi
Acaba daha önce gönderilen kitaplarda nelerden söz ediliyordu?
Hz. İbrâhim’e ve Hz. Mûsâ’ya verilen sahîfelerde şöyle emirler vardı:
Hiç kimse bir başkasının günahını taşımaz.
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.
Herkes yaptığını tastamam görecektir.
Varılacak son hedef Rabbinin huzurudur.
Güldüren de, ağlatan da Allah’tır.
Öldüren de dirilten de Allah’tır.[9]
Zebûr, Tevrat, İncil
Allah Teâlâ Dâvud peygambere Zebur’u verdi.[10]
Hz. Mûsâ ile Hârûn’a doğruyu yanlıştan ayıran, yol gösteren ve aydınlatan Tevrat’ı gönderdi.[11]
Ondan hemen sonra Hz. Îsâ'yı peygamber olarak görevlendirdi. Ona da içinde yol gösterip aydınlatıcı emirler bulunan İncil'i verdi,
Tevrat'ın Allah tarafından gönderildiğini doğruladı.[12]
Ne yazık ki, bu kitaplar Allah’ın gönderdiği şekliyle kalmadı. Yahudiler ve Hıristiyanlar onlara kendi sözlerini eklediler ve kitaplarını kendi elleriyle bozdular. Sonra da basit çıkarları için "Bunlar Allah tarafından gönderilmiştir" diye Allah adına yalan uydurdular.[13]
Temel Esaslar Aynıydı
Toplumlar birbirinden farklı olduğu için uygulamalar elbette farklı olacaktı. Çünkü Cenâb-ı Hak “Her ümmet için ayrı bir kanun ve ayrı bir hayat biçimi belirlemişti.”[14]
Fakat Allah Teâlâ iman ve ahlâk esaslarını hiç değiştirmedi.
Yeryüzüne gönderdiği bütün kitaplarda aynı temel esasları ortaya koydu.
Meselâ bütün kitaplarda “Benden başka Tanrı yoktur; sadece bana ibadet edin” diye emretti.[15]
Bir zamanlar İsrailoğullarına şu emirleri göndermişti:
Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz,
ananıza babanıza, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz,
insanlarla güzel güzel konuşacaksınız,
namazı kılacaksınız,
Bu ilâhî emirler Muhammed ümmetine de aynen verildi.[17]
Allah Teâlâ Şuayb peygamber’e, Medyen halkına şöyle demesini emretmişti:
“Ey halkım! Eksik ölçüp tartmayınız.”[18]
Bizim Peygamberimize de şöyle demesini emretti:
“Ölçtüğünüzde eksiksiz ölçünüz, doğru teraziyle tartınız.”[19]
Mûsâ peygamber’e “milletini karanlıklardan aydınlığa çıkarmasını” emretmişti.[20]
Kur'ân-ı Kerîm’i tanıtırken, onun, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir kitap olduğunu belirtti.[21]
Nuh peygamber, halkına “Bana müslümanlardan olmam emredildi” demişti.[22]
Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil Kâbe’nin temellerini yükseltirken:
"Rabbimiz! İkimizi de yalnız sana boyun eğen müslümanlar yap! Soyumuzdan yalnız sana boyun eğen müslüman bir ümmet yarat!” diye dua etmişlerdi.[23]
Son Peygamber’e de:
“İlk defa benim müslüman olmam emredildi”,[24]
“Müslümanların ilki benim” demesi bildirildi.[25]
Yeryüzüne İnen Son Kitap
Kur'ân-ı Kerîm Allah sözüdür. Onu Allah’ın emriyle Muhammed aleyhisselâm’ın kalbine Cebrâil indirmiştir.[26]
Kur'ân-ı Kerîm Allah’tan başka birinin sözü olsaydı, insanlar onda mutlaka birçok tutarsızlık bulurdu.”[27] Ama bugüne kadar hiç kimse onda en küçük bir çelişki bulamadı.
O, Allah'tan gelen bir ışıktır. Cenâb-ı Mevlâ onunla, rızâsını arayan kullarına doğru yolu gösterir ve onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.[28]
Allah’ın bu son kitabı, İslâm'ın öğrettiği güzel işleri yapan mü’minlere büyük bir ödül verileceğini müjdeler.[29]
Daha önce gönderilen ilâhî kitaplar, insan eliyle bozulup değiştirildiği halde, Kur'ân-ı Kerîm bugüne kadar hiç değiştirilmedi, kıyamete kadar da bozulup değiştirilmeyecektir.[30]
Çünkü onu Allah indirmiş ve yine Allah koruyacaktır.[31]
Benzeri Yazılamayan Kitap
Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm gibi bir kitabı hiçbir varlığın yazamayacağını belirtti. Ona inanmayanlara şöyle meydan okudu:
Kur’an’ı Peygamber uydurdu diyenler, eğer doğru söylüyorlarsa, onun gibi bir söz getirsinler.[32]
Ey Kur’an’ı Peygamber uydurdu diyenler! Siz de Kur’an gibi on sûre uydurun da görelim. Üstelik yardıma çağıracağınız kimler varsa onları da çağırın.[33]
Bunu da yapamazsınız. Hatta onun bir sûresinin benzerini getirin de görelim.[34]
Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kabul etmeyenler, ne onun gibi bir kitap ne on sûresinin hatta ne de bir sûresinin benzerini getirebildiler.
Burada şu üç gerçeği tekrar edelim ve onlara bütün gönlümüzle inanalım:
1. Kur’an, Allah Teâlâ’nın indirdiği feyiz ve bereket kaynağı bir kitaptır.”[35]
2. İnsanlar ve cinler Kur’an’ın bir benzerini meydana getirmek üzere bir araya toplansalar, hatta bu konuda birbirine yardımcı olsalar yine de onun benzerini meydana getiremezler.[36]
3. Kur’an’ı Allah indirdi, onu kıyamete kadar tek harfi değişmeden yine Allah koruyacaktır.[37]
Peygamber Efendimiz de şöyle buyurdu:
“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca yapışırsanız yolunuzu kaybetmezsiniz:
Biri Allah’ın kitabı Kur’an’, diğeri Peygamberi’nin sünneti.”[38]
Add new comment