“Mevlid” kelimesi “doğum” anlamına gelir. Son peygamber Hz. Muhammed (sas)’in dünyayı şereflendirdiği Rebiülevvel ayının on birinci gününü on ikinci güne bağlayan geceye “Mevlid Kandili” diyoruz. Bu mübarek gece, bütün Müslümanlar için bayram hükmündedir. Çünkü Allah’ın sevgilisi (Habibullah) olan Rasûl-i Ekrem, bu şerefli zaman içerisinde dünyamızı teşrif etmiştir. O büyük Nebi, hicretten 53 sene evvel şenlendirmişti arzı… Tarihler milâdî 571’i gösteriyordu o zaman. Nisan ayının yirmisini işaret ediyordu takvimler.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen (rahmeten li’l-âlemîn) Hz. Muhammed (sas), dünyayı şereflendirmeden evvel cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış başını gidiyordu. Tevhid inancı çoktan unutulmuştu. Cahiliye Arapları putlardan medet umuyordu. Dünya, karanlıklara gömülmüş, yaşanmaz hale gelmişti. Bu böyle gitmezdi. Bir müjdecinin yolu gözleniyordu.
Gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin kemâlât bakımından en büyüğü olan Hz. Muhammed (sas), Rebiülevvel ayında dünyaya gelmekle o ay sıradanlıktan kurtulup güzelleşmiştir. O’nun gelişiyle bu ay bambaşka bir mânâ yüklenmiştir. O kutlu doğumdan beri pazartesi günleri daha bir sevimli gelir biz Müslümanlara.İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen Rasûlullah’ın değdiği her şey diğerlerine nazaran ne kadar da bahtlıdır. Onu dünya gözüyle görmek en büyük saadet olsa gerek… Ashab-ı Kiram’dan olmak ne büyük bir bahtiyarlıktır!
Kadir Gecesi’nden sonra en mühim ve en faziletli gece olarak adlandırılan Mevlid Kandili, Müslüman âlemince lâyıkıyla ihya edilir. Zira bu gecede kurtuluş çerağı dünya semasına inmiştir. O ışık, cehalet karanlıklarını bertaraf edip gönülleri aydınlatmıştır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûl-i Ekrem Efendimiz bu güzel gecede hakkıyla anılır ve doğumundan duyulan sevinç, kalben, lisanen dile getirilir. Zira bu hususta İmam Celâlüddîn Abdürrahmân bin Abdi’l-Melik Kettânî şöyle diyor: “Mevlid günü ve gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur. Rasûlullah’ın (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem) varlığı, vefatından sonra, ona tâbi olanlar için, kurtuluş vesilesidir. Onun mevlidi için sevinmek, cehennem azabının azalmasına sebep olur. Bu geceye hürmet etmek, sevinmek, bütün senenin bereketli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti, cuma günü gibidir. Cuma günü, cehennem azabının durdurulduğu, hadis-i şerifte bildirilmiştir. Bunun gibi, mevlid gününde de azap yapılmaz. Mevlid geceleri sevindiğini göstermeli, çok sadaka, hediye vermeli, davet olunan (uygun) ziyafetlere gitmelidir.”
“Mevlid” deyince Süleyman Çelebi akıllara gelir. Bilindiği gibi Süleyman Çelebi isimli büyük şairimiz“Vesîletü’n-Necât”(Kurtuluş Sebebi) isimli kitabında, doğumundan ölümüne kadar Peygamberimizi şiir diliyle anlatmıştır. Bu güzel kaside, Türk halkı arasında çok rağbet görmüş, mübarek gecelerde okunmuştur. Bugün bile, ölen kişiler için düzenlenen mevlidlerde bu şiir ibadet aşkıyla okunmaktadır. Bu güzel şiir, Rasûlullah’ı tazim etmektedir. Bu şiirin “Vilâdet” bahrinde Süleyman Çelebi, Peygamberimizin doğumunu şöyle anlatıyor:
“Amine hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi
Çünki Abdullah’dan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alametler belirdi gelmedin
Ol Rebiul evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
Anesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi”
Rasûlullah biz müminlerin yegâne rehberidir. Karanlık gecelerimizi aydınlatan, hayatımızı anlamlandıran kâinatın serveri Rasûlullah Efendimiz her yönüyle mükemmel bir insandı. Bununla ilgili olarak bir hadis-i şerifinde “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur. Gerçekten de O, güzel ahlakı hakkıyla sundu şerefli ümmetine. Bu konuda en güzel model bizzat kendisi oldu. Bu hususta Yüce Kur’an’da Peygamberimize hitaben şöyle buyrulmuştur: “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.”(Kalem 68/4)
Rasûlullah Efendimiz, Allah’ın habibiydi. Rabbimiz onu şöyle anlatmaktadır: “Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Rasûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O’na ağır gelir (O’nu üzer). Size çok düşkün, müminlere şefkatli ve merhametlidir.”(Tevbe 9/128)
Biz müminler, Efendimizi ibadet aşkıyla severiz. Zira Rasûlullah’ı sevmek kişinin iman kemâlâtına işarettir. Çünkü Allah, bu kâinatı onun yüzü suyu hürmetine yaratmıştır. “Sen olmasaydın Habibim, kâinatı yaratmazdım” kutsi hadisi bunu ifade ediyor. Rabbimizin bu kadar yücelttiği bu mübarek simayı her şeyimizden çok sevmeliyiz. Bu sevgi kuru bir ifadeden öteye gitmelidir. Ona çokça salâtü selâm getirmeliyiz. Onun şefaatine sığınmalıyız.
Günümüz gençliği, uğruna kâinatın yaratıldığı Yüce Peygamberini ne kadar tanıyor? Bu soruya müspet cevap vermeyi ne çok isterdim. Fakat mevcut durum içler acısıdır. Kitapçı vitrinlerinde yüzlerce siyer kitabı olmasına rağmen bunları alıp okuyan ve fikreden insanların sayısı ne kadar da azdır. Yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımız, günlerini hayal mahsulü Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi gibi maceraları okumakla geçiriyor. Mafya dizilerindeki çetecileri kendilerine model olarak alan ve haksız kazancı meşrulaştıran bugünkü nesil, Rasûlullah Efendimizin mesajlarına ne kadar da muhtaçtır. Bu mesajlar onların yitik hazineleridir. Fakat zihinlerimiz öyle bir uyuşturulmuş ve bulandırılmış ki bunları kaybettiğimizden de haberdar değiliz. Kaybettiğinden haberdar olmayanın, yitik hazineleri bulmaya koyulmasını ve onlardan istifade etmesini bekleyemezsiniz. Aileler ne yazık ki Peygamberimizin nurlu halkasından kopmuş. Evlerimiz ve kalplerimiz nübüvvet ışığından istifade edemiyor. Tez elden gençlerimize Peygamberimizi model insan olarak sunmalıyız.
Peygamberimizin bundan on dört asır evvel dünyamızı şereflendirdiği Mevlid Kandili’ne “Veladet Kandili” de diyoruz. Bu gecede ellerimizi Mevla’ya açar, Rasûlullah’ın kutlu yolunda bir mümin olarak yaşamayı talep ederiz. Gönüller Rasûlullah aşkıyla çarpar bu kutlu gecede. Ona olan hasretimiz sımsıcak gözyaşlarımıza karışır. Bu kutlu gecede Allah’ın rahmetini ve bereketini talep ederiz. Bütün müminler Rasûlullah’ın sevgi ve muhabbetinde birleşerek bir ve bütün olurlar. Bu gecede gül kokusu bütün mümin gönüllere siner.
Rasûlullah Efendimiz kemâlât burcu ve maneviyat deryasıdır. O, hiç eskimeyendir. Onu anlatanlar, onu yazanlar yine de hakkıyla ve layıkıyla ifade edememiştir. Peygamber Efendimiz hakkında yazı ve şiir yazmak büyük bir şereftir. Aynı zamanda büyük bir sorumluluktur da… Onu hakkıyla anlatmak her kalem erbabının kârı değildir. Vaktiyle ben de Rasûlullah’a dair birçok naat denemesi yapmıştım. Sözlerimi “Efendim” adlı bir şiirimin son bölümüyle tamamlamak istiyorum. Allah bizi o mübarek insanın şefaatine nail eylesin:
“Ne ağır zemheriler geçiriyor ümmetin
Günah galerisinde öksüz kaldı sünnetin
Müminin kokusuna şimdi hasret cennetin
Bu ne garip asırdır ahir zaman Efendim
Bizi bize bırakma, kayır aman Efendim”
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)’in doğum günü, bizim için müstesna bir gündür. Her Mevlid Kandili’nde biraz daha tazeleniyoruz. Biraz daha büyüyor ona dair sevgimiz, muhabbetimiz ve hasretimiz… Güneş bir mızrak boyu yaklaşıp da insanların beyinleri fokur fokur kaynamaya başladığı o anda (mahşer meydanında) O’nun mübarek “Livaü’l-Hamd” sancağı altında toplanan bahtiyar insanlardan olmak ne büyük bir mükâfattır. Bu vesileyle Müslümanların mübarek Mevlid Kandili’ni tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Yüce Allah’tan dilerim.
Add new comment